Sağlıkta Teknolojinin Önemi
Sağlık hizmetlerinin kapsamı ve içeriği yeni teknolojilerle uyumlu şekilde değişmekte ve gelişmektedir. Teknolojik yeniliklerin bir bölümü buluş niteliğindeyken, diğer bir bölümü de mevcut bir teknolojinin geliştirilmiş versiyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Hangi şekilde olursa olsun bu gelişme sağlık alanına daha fazla miktarda mali kaynak ayrılmasına, diğer bir ifadeyle sağlık harcamalarının artmasına neden olmaktadır ki bu durum, sağlık ekonomisinde kaynak kullanımındaki etkinlikle ilgili sorunlara yeni yaklaşımlar içinde çözüm üretme ihtiyacını da gündeme getirmiştir.
Artan sağlık harcamalarını karşılamak üzere yeni kaynak yaratma ihtiyacı, devletleri veya sağlık sigorta şirketlerini, çeşitli ödeme kriterleri ve kısıtlamaları ile harcamalarını kontrol altına almaya, ayrıca bu alana ayrılan kaynakların daha etkin kullanımına yönelik politikalar geliştirmeye yöneltmiştir. Bu çerçevede başvurulan ödeme ölçütleri arasında; düşük fiyatlı ve etkinliğini ispatlamış eşdeğer ilaç moleküllerinin geri ödemeye kabul edilmesi, hekimlere ilaç bütçesi uygulaması, gereksiz ilaç kullanımını önlemek üzere değişen oranlarda katılım payı uygulaması, reçete başına ilaç adedi kısıtlaması, basamaklı tedavinin zorunlu tutulması sayılabilir. Harcamaları kontrol altına almak amacıyla; global bütçe, ilaçta referans fiyatlandırma, iskonto, tedavide paket fiyatlandırma, vaka başına ödeme uygulamaları da sıklıkla başvurulan yöntemlerdendir.
Sağlık teknolojileri içinde özellikle ilaç endüstrisi, dünya genelinde araştırma-geliştirme (AR-GE) harcamalarının en çok yapıldığı sektör olma özelliğini korumaktadır. Günümüzde ilaç alanındaki buluşların giderek daha fazla oranda nadir hastalıkların ve kanser gibi ölümcül hastalıkların tedavisine yoğunlaştığı görülmektedir. Moleküler biyolojinin gelişmesiyle birlikte bu alanda yapılan araştırmalar, hastaların farklı genetik özelliklerinin tedaviye farklı reaksiyon verebildiği ve bunun da tedavinin başarısında önemli bir faktör olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle yakın bir gelecekte, kişiye göre özelleşebilen moleküllerin geliştirilip tedaviye sunulması beklenmektedir.
Teknolojinin başat rol oynadığı yeni dönemin bu karakteri bir yandan sağlık hizmetlerine ayrılan kaynakların etkin kullanımı konusunda planlayıcı ve karar verici otoritelerin elini güçlendirirken, aynı zamanda teknolojinin yüklediği maliyetlerle elde edilen faydanın bilimsel ölçütler kullanılarak değerlendirilmesini, ölçülebilmesini ve ortaya koyduğu sonuçlara bakılarak ilgili tedavi seçeneğine kaynak tahsis edilebilmesini zorunlu kılmaktadır. Başka bir anlatımla, yeni teknolojiye ayrılacak her kuruşun, toplumun tümünün ihtiyaçlarına yönelik genel dengeleri ve optimum faydayı gözeterek hesaba katılması gerekmektedir. Ancak bu durumda da hasta için katlanılabilecek maliyetin üst sınırının miktarı konusunda politika belirleyiciler karar verme problemiyle karşılaşacaklardır.
Bu nedenledir ki teknolojinin yüklediği maliyetin ondan yararlananlar adına kamu veya özel sektör tarafından ödenmeye değer bulunması bir zarurettir. Sağlık teknoloji değerlendirmesi bu bakımdan çok önemli hâle gelmiştir. Sağlık harcamalarımız son on yıldan beri nominal ve reel anlamda yükselmiştir ve artış eğilimini korumaktadır. Harcamalardaki artışı belirleyen pek çok parametre söz konusudur. Teknolojik gelişmelerle yaşamımıza giren yeni teşhis ve tedavi yöntemleri, bilginin hızlı yayılması, toplumsal bilincin yükselmesiyle birlikte sağlık hizmetleri talebinin artması, özel sektörün sağlık sistemindeki payının büyümesi, hizmet kalite ve standartlarının yükselmesi, yeni teknolojilerin yüklediği ilave maliyetler bunlar arasında sayılabilir. Bunun da ötesinde, piyasa ekonomisinin sağlık alanına artan ilgisi ile günümüzde sağlığa ayrılan kaynaklardan daha fazla pay almaya başladığı bir dönemi yaşıyoruz.
Bütün bu faktörler göz önüne alındığında, sağlık alanına kaynak ayırırken ihtiyaç alanlarının ve geri ödeme stratejilerinin doğru belirlenmesi gereği ortaya çıkıyor. Bu konuda izlenecek öncelikli strateji, insanların sağlıklı kalmasını mümkün kılacak koruyucu sağlık hizmetlerinin sisteme hâkim kılınmasıdır. Sonraki aşamada ise genel kapsamdaki hastalıkların tedavisinde en yeni teknolojiler yerine mevcut teknolojilerin en yüksek maliyet etkin olanlarına yönelik finansman yöntemine geçilmelidir. Terapötik eşdeğerlik bu konuda etkin bir yöntem olabilir. Örneğin; çocuklar ve yaşlılar için reçetelenenler hariç tutulmak üzere soğuk algınlığı ilaçlarının etken madde gözetilmeksizin geri ödeme listesinden çıkarılması önerilebilir. Diğer taraftan, yeni teknoloji eğer mevcut teknolojiden daha fazla oranda kaynak kullanımında etkinlik sağlıyorsa eski teknoloji de geri ödemeden çıkarılabilmelidir. Üçüncü aşamada da teknolojik gelişmelerle giderek özelleşen ve çeşitlenen sağlık hizmetlerinin finansmanı için bu teknolojilerin etkinliğinin çok iyi düzeyde ve nesnel ölçütlerle değerlendirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
Söz konusu değerlendirme sonuçları ilgili teknolojinin hastaya uygun olduğunu ortaya koysa da tıbbi kaygılarla ödeme sistemine kabul edilmesi kadar, bu sebeple katlanılacak ilave maliyetlerin toplumun tümünün sağlık ihtiyaçları için ayrılacak kaynakları ve nihai anlamda da toplam faydayı azaltmaması ölçüsünden de ayrılmamak gerekmektedir. Dolayısıyla sağlığa ayrılan her kuruşun faydasının değerlendirilmesi sadece ödemeyi yapan için değil, aynı zamanda sistemden pay alanlar için de bir kazanım ifade etmektedir. Son tahlilde ise bu fonksiyonun mevcut durumdaki gibi doğru amaçlar taşımakla birlikte parçalı, birbirinden bağımsız ve habersiz işleyen yapılar yerine sağlık otoritesinden ve geri ödeme otoritesinden bağımsız şekilde tıbbi ve ekonomik perspektifle çalışan bir kurumsal yapıyla icra edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.